-
1 vif
I1 rapide canlı [ʤan'ɫɯ]2 intense kuvvetli [kuvvet'li]3 éclatant parlak [paɾ'ɫak]4 violent anı [a'nɯ]◊des paroles vives — acı, kırıcı
5 brûlé vif diri diri yakılanIIn m1 à vif eti açıkta2 avoir les nerfs à vif sinirleri çok gergin olmak3 le vif du sujet konunun canalıcı noktası -
2 vive
-
3 fulgurant
1 çok hızlı2 une douleur fulgurante şiddetli bir ağrı -
4 fulgurante
1 çok hızlı2 une douleur fulgurante şiddetli bir ağrı -
5 сильный
1) врз kuvvetli, güçlü; zorluси́льный челове́к — kuvvetli adam
си́льные ру́ки — güçlü / kuvvetli kollar
си́льный уда́р — kuvvetli darbe
си́льный ого́нь — воен. kuvvetli / zorlu ateş
вари́ть на си́льном огне́ — harlı ateşte pişirmek
си́льная а́рмия — kuvvetli bir ordu
си́льное госуда́рство — güçlü / kudretli bir devlet
си́льная конкуре́нция — kuvvetli rekabet
си́льный сопе́рник — спорт. çetin rakip
си́льные до́воды — güçlü / kuvvetli kanıtlar
си́льная во́ля — güçlü / kuvvetli irade
си́льный писа́тель — güçlü / kudretli bir yazar
у него́ си́льное перо́ — kuvvetli kalemi var
он силён в фи́зике — разг. fizikten kuvvetlidir
в письме́ он не о́чень силён — yazması pek kuvvetli değildir
си́льный мото́р — güçlü motor
2) şiddetli; zorlu, kuvvetliси́льный ве́тер — kuvvetli rüzgar
о́чень си́льный ве́тер — şiddetli rüzgar
си́льная боль — şiddetli ağrı
си́льный дождь — zorlu bir yağmur
си́льный тума́н — yoğun sis
си́льный снегопа́д — yoğun kar yağışı
си́льный го́лос — güçlü / küvvetli ses
си́льный яд — kuvvetli bir zehir
си́льное жела́ние — şiddetli bir istek arzu
произвести́ си́льное впечатле́ние — çok büyük bir izlenim bırakmak
••си́льная сторона́ рома́на — romanın güçlü yanı
-
6 жестокий
katı yürekli,amansız,acımasız; müthiş* * *1) katı yürekli; amansız; acımasızжесто́кий челове́к — katı yürekli bir adam, zalim / gaddar (bir adam)
жесто́кая эксплуата́ция — insafsızca / acımasızca sömürme
враг был жесто́к — düşman amansızdı
учини́ть жесто́кую распра́ву над кем-л. (убить) — birini hunharca katletmek
2) çok şiddetli, müthiş, dehşetliжесто́кий моро́з — müthiş / yaman bir soğuk
жесто́кий уда́р — çok şiddetli / yıkıcı bir darbe
жесто́кая боль — müthiş bir ağrı
подве́ргнуть жесто́кой кри́тике — acımasızca eleştirmek
вступи́ть в жесто́кую борьбу́ — kıyasıya bir mücadeleye girişmek
жесто́кая борьба́ монопо́лий — tekellerin birbiriyle kıran kırana mücadelesi
3) amansızca; gaddarca; hunharca ( зверски)э́то (бы́ло) жесто́ко с ва́шей стороны́ — bu yaptığınız bir insafsızlıktır
4) müthişя жесто́ко оши́бся — müthiş / dehşetli yanılmışım
-
7 توجع
Iتَوَجَّعَ1. ahlamakAnlamı: iç çekmek, ah etmek, ah çekmek2. zonklamakAnlamı: (vücudun bir yeri)nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak3. kıyınmak4. acınmakAnlamı: yerinmek, eseflenmek5. ıhlamakAnlamı: hastalıktan inlemek6. incinmek7. hayıflanmakAnlamı: acımak, üzülmek, esef etmek8. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak9. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIIتَوَجُّع1. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü2. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü3. işkenceAnlamı: eziyet4. elemAnlamı: dert, acı5. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap6. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme7. acımaAnlamı: acımak işi8. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı9. acıtmak -
8 كرب
Iكَرَبَ1. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek2. üzmekAnlamı: üzüntü vermek3. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmak4. acıtmakIIكَرْب1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü8. işkenceAnlamı: eziyet9. elemAnlamı: dert, acı10. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam11. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme21. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı22. acı -
9 بأس
بَأْس1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı4. hüsranAnlamı: zarar, ziyan5. beisAnlamı: kötülük, zarar6. dokuncaAnlamı: kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey, zarar7. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji8. erkeklikAnlamı: erkekçe davranış, yiğitlik9. havilAnlamı: hevl, korku10. yılgınlıkAnlamı: yılgın olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku13. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku14. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç15. işkenceAnlamı: eziyet16. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü17. elemAnlamı: dert, acı18. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı19. kabadayılıkAnlamı: kabadayı olma durumu20. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname21. kahramanlıkAnlamı: kahraman olma durumu, yiğitlik22. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet23. mertlikAnlamı: yiğitlik, erkeklik24. korku25. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap26. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı27. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş28. acımaAnlamı: acımak işi29. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme30. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar31. sakıncaAnlamı: sakınmayı gerektiren durum32. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku33. ziyanAnlamı: zarar34. yiğitlikAnlamı: yiğit olma durumu35. acı36. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı37. canAnlamı: güç, kuvvet38. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat39. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat40. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
10 مض
Iمَضّ1. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı2. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü3. elemAnlamı: dert, acı4. işkenceAnlamı: eziyet5. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü6. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku7. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı8. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme9. acımaAnlamı: acımak işi10. acı11. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acıIIمَضَّ1. zonklamakAnlamı: (vücudun bir yeri)nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. inildemekAnlamı: inlemek4. sancımakAnlamı: sancı vermek, ağırmak5. üzmekAnlamı: üzüntü vermek6. acıtmak7. ağrımakAnlamı: vücudun bir yeri ağrılı olmak, acımak8. acımakAnlamı: acılı, ağrılı olmak9. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmak -
11 وجع
Iوَجَع1. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü2. elemAnlamı: dert, acı3. işkenceAnlamı: eziyet4. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü5. acımaAnlamı: acımak işi6. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme7. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmak8. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı9. acıtmakIIوَجِعağrılıAnlamı: ağrıyan, ağrısı olanوَجِعَ1. zonklamakAnlamı: (vücudun bir yeri)nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak2. inildemekAnlamı: inlemek3. acımakAnlamı: acılı, ağrılı olmak4. ağrımakAnlamı: vücudun bir yeri ağrılı olmak, acımak -
12 عذاب
عَذَاب1. acılıkAnlamı: dokunaklılık, kederlilik2. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı3. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü4. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı5. elemAnlamı: dert, acı6. işkenceAnlamı: eziyet7. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku8. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü9. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap10. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme11. acımaAnlamı: acımak işi12. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı13. acı -
13 كربة
كُرْبَة1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü7. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı8. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü9. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü10. işkenceAnlamı: eziyet11. elemAnlamı: dert, acı12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. kederAnlamı: acı16. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa17. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap18. teessürAnlamı: üzülme19. acımaAnlamı: acımak işi20. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme21. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı22. acı -
14 مضض
مَضَض1. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı2. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü3. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü4. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku5. işkenceAnlamı: eziyet6. elemAnlamı: dert, acı7. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı8. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap9. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme10. acımaAnlamı: acımak işi11. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı12. acı -
15 ألم
Iأَلَّمَ1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak4. sancımakAnlamı: sancı vermek, ağırmak5. üzmekAnlamı: üzüntü vermek6. acıtmak7. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmakIIأَلَم1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. acılıkAnlamı: dokunaklılık, kederlilik3. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü4. sızıAnlamı: hafif ve ince ağrı5. sancıAnlamı: iç organlardaki ağrı6. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı7. dertAnlamı: üzüntü, sıkıntı -
16 تفجع
Iتَفَجَّعَ1. zonklamakAnlamı: (vücudun bir yeri)nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak2. acınmakAnlamı: yerinmek, eseflenmek3. kıyınmak4. incinmek5. hayıflanmakAnlamı: acımak, üzülmek, esef etmek6. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak7. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIIتَفَجُّع1. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı2. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap3. kırgınlıkAnlamı: kırgın olma durumu -
17 تألم
Iتَأَلَّمَ1. ahlamakAnlamı: iç çekmek, ah etmek, ah çekmek2. kıyınmak3. acınmakAnlamı: yerinmek, eseflenmek4. hayıflanmakAnlamı: acımak, üzülmek, esef etmek5. incinmek6. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak7. sancılanmakAnlamı: sancıya tutulmak8. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIIتَأَلُّم1. acılıkAnlamı: dokunaklılık, kederlilik2. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı3. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap4. kırgınlıkAnlamı: kırgın olma durumu
См. также в других словарях:
ağrı — is. Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı Sabah yataktan müthiş bir omuz ağrısı ile kalkmıştı. H. Taner Birleşik Sözler ağrı kesici ağrı kesimi ağrı sızı ince ağrı başağrısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sancısı tutmak — 1) birdenbire ve şiddetli bir ağrı gelmek İlk kum sancısının nasıl tuttuğunu nakledecekmiş. S. M. Alus 2) mec. tedirgin olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
KULUNÇ — Tıb: Şiddetli bağırsak ağrısı. Omuzlarda ve vücutta bir ağrı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük